Anksiyete Tedavisi ve Belirtileri Nelerdir? Anksiyete nedir? Anksiyete denildiğinde Türkçe karşılık olarak, korku, kaygı, telaş, endişe, stres vs. kastedilmektedir. Gündelik hayatta herkesin kaygı yaşaması son derece normal işlevsel ve gerekli bir durumdur. Ancak, kaygı bozukluğu denildiğinde, kişinin yaşadığı kaygı boyutu gündelik işlevselliğini sağlamanın aksine bozucu hale gelmesidir. Günümüz dünyasında geçim derdi, azalan doğal kaynaklar, küresel ısınma, artan şiddet, teknoloji ve sosyal medya kullanımı gibi bir çok unsur anksiyete oranlarını artırmaktadır. Anksiyete bozuklukları psikiyatri kliniğinin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bazı anksiyete alt türleri aşağıda belirtilmektedir.
Anksiyete Tedavisi Öncesi Önbilgi: Anksiyetenin Türleri
Anksiyete Belirtileri: Panik Bozukluk
Anksiyete nedir sorusu anskiyete türleri de yanıtlanmalıdır. Panik atak ve panik bozukluk farklı durumlardır. Panik atak her sağlıklı bireyde veya birçok psikiyatrik bozuklukta görülebilir. Panik bozukluk diyebilmek için panik atakla birlikte beklenti anksiyetesi yani panik atağın tekrarlayacağı ile ilgili yoğun korku ve ilişkili davranış ve düşüncelerin olması gerekmektedir. Araştırmalar Panik Bozukluğunda genetik bir yatkınlık olabileceğini göstermektedir.
Her 100 kişiden 4-5’i yaşamında bir kez panik atağı geçirir. Bireyin kendi üzerindeki kontrolü kaybettirecek kadar şiddetle hükmeden büyük bir korkudur. Dehşet duygusu, aniden başlayan yoğun bir korku, endişe, dehşet içinde kalma, kötü bir sonuç kötü bir felaketle karşılaşacağı hissi ve de solunum ve dolaşım sistemiyle ilgili belirtilerle gözlenir. Kadınlarda daha sık görülür. Genellikle 20-30 yaşları arasında başlar. Panik ataklarının genellikle stresli bir yaşam olayından sonra başladığı bilinmektedir. Bir yakının ölümü, ayrılık, yeni bir yere taşınma, yeni bir işe başlama gibi olaylar panik atakları için tetikleyici olurlar. Bunların dışında Panik atağı yaşayanların kendi bedensel belirtilerini fazlasıyla gözlemledikleri ve önemsiz bir sinyali bile bir felaketle sonuçlanacakmış gibi yorumladıkları gözlenmiştir.
Aslında panik atağı vücudun bir korku veya strese verdiği tepkinin aşırı halidir. İnsan vücudunda, içeriden veya dışarıdan gelecek bir tehlikeye karşı tepki vermek üzere gelişmiş bir ‘alarm sistemi’ bulunur. Bir tehdit veya tehlike durumunda vücudun ‘savaş ya da kaç’ refleksine bağlı olarak panik atağında görülen belirtiler meydana gelir. Bu reflekste vücudun gerekli bölgelerine kan daha hızlı taşınsın diye kalp daha hızlı atmaya başlar ki bu da çarpıntı olarak yaşanır. Kaslara oksijen ulaştırmak üzere kişi daha hızlı nefes alıp verir. Kanın büyük bir kısmı kaslara gideceğinden kişide karında rahatsızlık hissi veya karıncalanma, yüzde solukluk gibi belirtiler oluşur. Bunları diğer belirtiler izler. Tehlikelere karşı gelişmiş olan bu sistem panik bozukluğu olanlarda daha hızlı devreye girmektedir. Küçük bir bedensel belirti algılanması korkuyu artırmakta ve bu zincirleme belirtiler başlamaktadır.

Anksiyete Bozukluğu ve Tedavisi
Anksiyetede Panik Atak Belirtileri
-
- Nefes darlığı
-
- Ölüm korkusu
-
- Kontrolünü kaybedeceği, çıldıracağı korkusu
-
- Göğüste ağrı ya da sıkışma
-
- Çarpıntı
-
- Terleme
-
- Titreme
-
- Bulantı
-
- Karın ağrısı
-
- Baş dönmesi
-
- Bayılacakmış gibi hissetme
-
- Üşüme
-
- Ateş basması
-
- Uyuşma
-
- Karıncalanma
-
- Soluğun kesilir gibi olması
-
- Depersonalizyon (kendine yabancı hissetme)
-
- Derealizasyon (çevreye yabancı hissetme)
Önemli Özellikleri
-
- Ani ve dayanılmaz korku
-
- Belirli ve fark edilebilir bir sebebinin olmaması
-
- Gerçek bir stres durumunda olan kişilerde görülen sıkıntıdan çok daha şiddetli hissedilmesi
-
- Beraberinde çok sayıda bedensel ve psikolojik belirtilerin olması
Anksiyete Tedavisi
Anksiyete nedir? sorusunu yanıtladık. Peki anksiyete tedavisi süreci nasıl işler?
Bilişssel Davranışçı Terapi: Anksiyete Tedavisi için gevşeme egzersizleri, solunum egzersizleri, kontrollü nefes alma, belirtileri arttırma yöntemi ile panik atağı ortaya çıkarıp onu denetlemeyi öğretmek gibi modüllerle çalışılır.
Psikofarmakoterapi (İlaç Tedavisi): Anksiyete Tedavisinde etkinliği kanıtlanmış ilaçlar gerekli görüldüğünde psikoterapi ile eş zamanlı kullanılır. İlaç tedavi algoritmaları Türk Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından belirlenmiştir.
Psikoanalitik Grup Terapisi (Grup Analizi): Psikanalitik çerçeve dahilinde (zaman, mekan,) üyeler (4-10 kişi arası) ve kondüktörün katılımıyla gerçekleştirilmektedir.Anksiyete tedavisi sürecinde genellikle haftada bir kez bir buçuk saatlik seanslardan oluşmaktadır. Grup yeni katılımcılara açıktır ve hedeflerine ulaşmış veya kişisel süreçlerinde tatmin edici bir seviyeye ulaştıklarını düşünen katılımcıların ayrılışlarına izin verir. Terapi süresi bireysel ihtiyaçlara göre değişir (ortalama 9 ay-3 yıl).
Anksiyete tedavisi nedir? sorusunu cevapladığımız makalemizi beğendiyseniz Depresyon hakkında bilgi edinmek isterseniz depresyon tedavisi makalemize bakabilirsiniz. Aşağıda anksiyete tedavisi hakkında hocamızın ünlü kuramcı bilim insanlarının görüşlerinin yer aldığı bir makalesi yer almaktadır.

Anksiyete Tedavisi
Anksiyete Bozukluklarının Modern Psikiyatrideki Yeri: Etiyoloji, Sınıflandırma ve Bütüncül Tedavi Stratejileri
Yazar: Prof. Dr. Ali Keyvan, Psikiyatrist
Öz
Anksiyete, tehlike beklentisiyle karakterize, geleceğe yönelik ve evrensel bir insan duygusudur. Normal ve uyumsal sınırlarda kaldığında hayatta kalmak ve performans için motive edici bir işlev görürken, patolojik bir seviyeye ulaştığında bireyin yaşamını felç eden, işlevselliğini ciddi şekilde bozan anksiyete bozuklukları tablosuna dönüşür. Bu makale, anksiyete bozukluklarının etiyolojisini, klinik sınıflandırmasını ve kanıta dayalı modern anksiyete tedavisi yöntemlerini kapsamlı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Anksiyetenin nörobiyolojik temelleri (amigdala, prefrontal korteks, nörotransmitter sistemleri), psikanalitik kuramın bilinçdışı çatışma ve sinyal anksiyetesi kavramsallaştırması ve özellikle bilişsel-davranışçı modelin felaketleştirici yorumlar ve kaçınma davranışları üzerine kurduğu formülasyon gibi temel etiyolojik perspektifler ele alınacaktır. Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Panik Bozukluk, Agorafobi, Sosyal Anksiyete Bozukluğu ve Özgül Fobiler gibi temel tanı kategorileri tanımlanacaktır. Anksiyete Tedavisi bölümünde, SSRI/SNRI grubu ilaçların temelini oluşturduğu psikofarmakolojik yaklaşımlar ile benzodiazepinlerin rolü ve riskleri tartışılacaktır. Psikoterapi başlığında ise, “altın standart” olarak kabul edilen Bilişsel-Davranışçı Terapinin (BDT) bileşenleri, özellikle “maruz bırakma ve tepki önleme” (ERP) tekniği, ve üçüncü dalga terapilerden olan Farkındalık Temelli Terapiler (Mindfulness) ve Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) detaylandırılacaktır. Sonuç olarak, anksiyete bozukluklarının tedavisinde en etkin yaklaşımın, hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlanmış, genellikle psikofarmakoloji ve psikoterapiyi birleştiren bütüncül bir strateji olduğu vurgulanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Anksiyete Bozuklukları, Panik Atak, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Bilişsel-Davranışçı Terapi, Maruz Bırakma, SSRI, Psikanaliz, Nörobiyoloji. Anksiyete Tedavisi
1. Giriş: Normal Kaygıdan Patolojik Anksiyeteye
Her insan kaygı duyar. Önemli bir sunum öncesi hissedilen gerginlik, tehlikeli bir sokaktan geçerken artan kalp atışları veya sevilen birinin gecikmesiyle ortaya çıkan endişe, adaptif ve koruyucu bir mekanizmanın parçasıdır. Bu normal kaygı, bizi potansiyel tehlikelere karşı uyaran ve önlem almamız için motive eden, vücudun ilkel “alarm sistemidir”. Ancak, bu alarm sistemi hatalı bir şekilde, gerçek bir tehlike olmaksızın veya tehlikeyle orantısız bir şiddette sürekli olarak çalmaya başladığında, anksiyete bozukluklarından bahsederiz. Bu durumda kaygı, artık koruyucu bir dost değil, bireyin hayatını kısıtlayan, seçimlerini daraltan ve sürekli bir korku ve beklenti anksiyetesi içinde yaşamasına neden olan bir düşmana dönüşür. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre anksiyete bozuklukları, dünya genelinde en sık görülen ruhsal rahatsızlık grubunu oluşturmakta ve ciddi bir yeti yitimine, iş gücü kaybına ve yaşam kalitesinde düşüşe neden olmaktadır. Bu makalenin amacı, bu yaygın ve acı verici deneyimin ardındaki karmaşık dinamikleri ve günümüz psikiyatrisinin sunduğu etkili çözüm yollarını aydınlatmaktır.
2. Anksiyetenin Doğası ve Sınıflandırılması
Anksiyete, dört temel bileşenden oluşan bir deneyimdir: bilişsel (felaket beklentileri, “Ya olursa?” düşünceleri), duygusal (korku, dehşet, gerginlik), fizyolojik (çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme) ve davranışsal (kaçma, kaçınma, güvenlik arayışı). Bu bileşenlerin hangi örüntüde ve hangi tetikleyicilerle ortaya çıktığı, anksiyete bozukluklarının sınıflandırılmasını belirler. DSM-5-TR’ye göre başlıca anksiyete bozuklukları şunlardır:
-
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB): En az altı ay boyunca, finans, sağlık, aile veya iş gibi birden fazla konuda aşırı, kontrol edilemeyen ve günlük yaşamı etkileyen bir endişe ve kuruntu halidir. Bu hastalar “sürekli en kötü senaryoyu düşünen” kişiler olarak tanımlanabilir.
-
Panik Bozukluk: Tekrarlayan, beklenmedik panik atakları ve bu atakların tekrar geleceğine dair yoğun bir beklenti anksiyetesi (“atak geçirme korkusu”) ile karakterizedir. Panik atak, aniden başlayan ve dakikalar içinde zirveye ulaşan, çarpıntı, nefes alamama, boğulma hissi, baş dönmesi, ölüm veya kontrolü kaybetme korkusu gibi semptomlarla seyreden yoğun bir korku nöbetidir.
-
Agorafobi: Panik benzeri semptomlar yaşanması durumunda yardım almanın veya o ortamdan kaçmanın zor olabileceği durumlardan (toplu taşıma, açık/kapalı alanlar, kalabalıklar, evden yalnız çıkma) korkma ve bu durumlardan kaçınma halidir.
-
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi): Başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceği, eleştirileceği veya küçük düşeceği korkusuyla sosyal ortamlarda yoğun bir kaygı yaşama ve bu ortamlardan kaçınma durumudur.
-
Özgül Fobiler: Yılan, örümcek, yükseklik, kapalı alan, uçak gibi belirli bir nesne veya durumdan aşırı ve mantıksız bir korku duyma ve bu durumdan aktif olarak kaçınma ile seyreder.
3. Etiyolojik Perspektifler: Anksiyete Neden Kaynaklanır?
Anksiyetenin kökeni, “doğa mı, çevre mi?” sorusunun en net cevabını verir: Her ikisi de.
-
A. Nörobiyolojik Model: Anksiyetenin temelinde, beynin “tehlike algılama merkezi” olan amigdalanın aşırı aktif olması ve bu alarmı susturması gereken “mantık ve planlama merkezi” olan prefrontal korteksin yetersiz çalışması yatar. GABA (beynin temel sakinleştirici nörotransmitteri) sistemindeki işlev bozuklukları, serotonin ve noradrenalin gibi diğer kimyasallardaki dengesizlikler bu aşırı uyarılmışlığa katkıda bulunur. Genetik yatkınlık, bu sistemlerin hassasiyetini belirlemede önemli bir rol oynar.
-
B. Psikanalitik Model: Freud, anksiyeteyi, bastırılmış cinsel veya saldırgan dürtülerin (id) bilinç düzeyine çıkma tehdidine karşı egonun bir “sinyal”i olarak görmüştür. Ego, bu kabul edilemez dürtülerin yaratacağı tehlikeyi (cezalandırılma korkusu) sezer ve bu sinyal anksiyetesi ile savunma mekanizmalarını (bastırma, yer değiştirme, yansıtma vb.) devreye sokar. Fobiler, bu modelde, asıl bilinçdışı korkunun (örn: Oidipal çatışma) daha az tehdit edici bir dış nesneye (örn: at) “yer değiştirilmesi” olarak görülür.
-
C. Bilişsel-Davranışçı Model (BDT): Bu model, anksiyete bozukluklarının anlaşılması ve tedavisinde bir devrim yaratmıştır. BDT’ye göre, anksiyeteyi sürdüren şey tehlikenin kendisi değil, durumun veya bedensel duyumların felaketleştirici bir şekilde yanlış yorumlanmasıdır. Örneğin, Panik Bozuklukta hasta, normal bir kalp çarpıntısını “kalp krizi geçiriyorum” şeklinde yorumlar. Bu düşünce, bir panik atağını tetikler. Sosyal fobideki kişi, bir sunum sırasında elinin titremesini “Herkes benim yetersiz olduğumu düşünecek, rezil olacağım” şeklinde yorumlar ve bu kaygısını artırır. Bu felaketleştirici düşünceler, kaçınma davranışlarına yol açar. Fobisi olan kişi asansörden kaçınır, sosyal fobisi olan sunum yapmaktan kaçınır. Bu kaçınma, kısa vadede rahatlama sağlasa da, uzun vadede korkunun devam etmesine ve pekişmesine neden olur çünkü birey, korktuğu şeyin aslında o kadar da tehlikeli olmadığını öğrenme fırsatını asla bulamaz.

Anksiyete Tedavisi
4. Anksiyete Tedavisi Stratejileri: Bütüncül ve Kanıta Dayalı Yaklaşımlar
Anksiyete bozuklukları, günümüzde tedavisi en mümkün olan ruhsal rahatsızlık gruplarından biridir. En etkili yaklaşım, genellikle aşağıdaki iki ana yöntemi birleştirir.
A. Psikofarmakoloji (İlaç ile Anksiyete Tedavisi): İlaç tedavisi, özellikle orta ve şiddetli anksiyete bozukluklarında semptomları kontrol altına alarak psikoterapiyi mümkün kılmada ve genel iyilik halini sağlamada kritik bir rol oynar.
-
SSRI’lar (Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri) ve SNRI’lar (Serotonin-Noradrenalin Geri Alım İnhibitörleri): Günümüzde anksiyete bozukluklarının tedavisinde ilk tercih edilen ilaç grubudur. Beyindeki serotonin ve/veya noradrenalin seviyelerini düzenleyerek, beynin “alarm sistemini” yatıştırırlar. Etkilerinin başlaması birkaç hafta sürebilir ve uzun süreli kullanım için tasarlanmışlardır.
-
Benzodiazepinler: Alprazolam, Lorazepam gibi ilaçlar, anksiyeteyi çok hızlı bir şekilde (dakikalar içinde) gideren oldukça etkili ajanlardır. Ancak, bağımlılık potansiyelleri çok yüksektir ve uzun süreli kullanımları önerilmez. Genellikle tedavinin başında, SSRI’lar henüz etki göstermemişken, şiddetli panik ataklarını kontrol altına almak gibi kısa süreli “kriz müdahaleleri” için reçete edilirler.
B. Psikoterapi: Anksiyete bozukluklarının tedavisinde “altın standart” olarak kabul edilen ve kalıcı iyileşme sağlayan yöntem psikoterapidir.
-
Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT): Kanıt temelli en güçlü terapi ekolüdür. Tedavi, hastanın hatalı düşünce kalıplarını ve kaçınma davranışlarını değiştirmeye odaklanır. En güçlü tekniği Maruz Bırakma ve Tepki Önleme’dir (Exposure and Response Prevention – ERP). Bu teknikte, terapist hastayla birlikte bir “kaygı hiyerarşisi” oluşturur ve en az kaygı verenden en çok kaygı verene doğru, hastanın korktuğu durum veya nesnelerle kademeli ve sistematik olarak yüzleşmesini sağlar. Örneğin, kedi fobisi olan bir hasta önce kedi resimlerine bakar, sonra kedi videoları izler, sonra uzaktan bir kediye bakar ve nihayetinde bir kediye dokunur. Her adımda, kaçma veya güvenlik arama davranışında bulunmadan kaygısının doğal olarak sönümlenmesini bekler. Bu süreç, beynin “yanlış alarmı” yeniden programlamasını ve korkulan durumun aslında tehlikeli olmadığını öğrenmesini sağlar.
-
Farkındalık (Mindfulness) Temelli Terapiler ve Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): Bu “üçüncü dalga” terapiler, kaygılı düşünceleri değiştirmeye çalışmak yerine, onlarla olan ilişkiyi değiştirmeyi hedefler. Hastalara, kaygılı düşünce ve duygularını yargılamadan gözlemlemeleri, onların gelip geçici zihinsel olaylar olduğunu fark etmeleri ve bu rahatsız edici hislere rağmen kendi değerleri doğrultusunda anlamlı bir yaşam sürmeye devam etmeleri öğretilir.
5. Sonuç
Anksiyete, insan olmanın bir parçasıdır. Tedavideki amaç, anksiyeteyi tamamen yok etmek değil, onu yönetilebilir bir seviyeye indirmek ve bireyin hayatının kontrolünü yeniden eline almasını sağlamaktır. Modern psikiyatri, hem beynin biyolojisine müdahale eden etkili ilaçlar hem de zihnin işleyişini yeniden programlayan güçlü psikoterapi teknikleri ile anksiyete bozuklukları karşısında zengin bir tedavi yelpazesi sunmaktadır. Doğru tanı ve kişiye özel olarak planlanmış bütüncül bir tedavi ile anksiyetenin yarattığı esaretten kurtulmak ve özgür, işlevsel ve doyumlu bir yaşama kavuşmak kesinlikle mümkündür.
6. Kaynakça
-
Barlow, D. H. (2002). Anxiety and Its Disorders: The Nature and Treatment of Anxiety and Panic. Guilford Press.
-
American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th Ed., Text Revision (DSM-5-TR).
-
Stahl, S. M. (2021). Stahl’s Essential Psychopharmacology: Neuroscientific Basis and Practical Applications. Cambridge University Press.
-
Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2012). Acceptance and Commitment Therapy: The Process and Practice of Mindful Change. Guilford Press.
-
Freud, S. (1926). Inhibitions, Symptoms and Anxiety. In The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XX.