Yeme Bozuklukları, yeme davranışı ve yemekle ilgili duygular ve düşüncelerin bireye ciddi boyutlarda rahatsızlık vermesiyle ortaya çıkar. Diyet yapma davranışı, yeme bozukluklarının gelişimine yol açan ortak uyarıcıdır. Kişinin yiyeceklere, kiloya ve görünüşe aşırı derecede takıntılı olma durumunun; sağlığına, ilişkilerine ve günlük aktivitelerine ters etki yapma derecesine kadar gitmesine neden olmaktadır.
Yeme Bozuklukları, sadece yiyecek ve ağırlık ile ilişkili değildir. Bedensel belirtiler ön planda gibi görünse de ciddi psikiyatrik sorunlarla birlikte ilerler. Oluşan bir yeme bozukluğu, içsel yaşanan karmaşaya dışsal bir çözüm getirmektir. Yeme Bozukluklarının altında yatan sebepler; zorlantılı çocukluk deneyimleri, düşük benlik saygısı, depresyon, kontrol kaybı duygusu, değersizlik, kimlik karmaşaları, aile içi iletişimde problemler ile ilişkilendirilmektedir.
Yeme Bozukluğu Türleri
Anoreksiya Nervoza
özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur.
Bulimiya Nervoza
Kişinin düzenli olarak yemek yemeye karşı kontrolünü yitirdiğini hissettiği çok fazla miktarda yiyecek yediği düzenli bir yeme bozukluğudur. Kişi daha sonra kilo alımını önlemek için kusma ya da laksatifler (temizleme) gibi farklı yollar kullanılır.

Yeme Bozuklukları
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu
tekrarlı şekilde tıkınırcasına yeme atakları yaşanır. Bir tıkınırcasına yeme atağı; belirli bir zaman içerisinde (genellikle 2 saatten az sürede), çoğu insanın o zaman ve koşullar içinde yiyeceğinden somut şekilde çok daha fazla miktarda yemeği, adeta kontrol edilemez şekilde yemek anlamına gelmektedir.
Sınıflandırılamayan Yeme Bozuklukları
aşırı yemek yeme ancak daha sonra bunu çıkarma girişiminde bulunmama, yemeği çiğnedikten sonra yutmadan çıkarma ve diğer normal dışı yemek yeme alışkanlıklarıyla seyreden özel bir yeme bozukluğu türüdür.
Yeme bozukluğu çok ciddi bir psikiyatrik bozukluktur ve tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına (aşırı zayıflama, adet düzensizliği, bilişsel yetersizlikler vs.) ve hatta ölüme sebep olabilir. Anoreksiya nervoza ve bulimiya nervoza tüm psikiyatrik hastalıklar içinde en ölümcül olanlarıdır. Özellikle anoreksiya nervozalı hastalar daha fazla risk altındadır. İyi örgütlenmiş yeme bozukluğu kliniklerinin olduğu ülkelerde bile, anoreksiya nervozalı hastaların yaklaşık % 10’u bu hastalıktan dolayı ölmektedir. YB olan bir tanıdığınıza en doğru yardım, hastayı bir danışmanlık alması için psikiyatri uzmanı ile görüşmeye ikna etmektir. Bunu geciktirmek hastalığın kronikleşmesine ve tedavinin daha da zorlaşmasına neden olacaktır.

Yeme Bozuklukları
Tedavi
Tedavi psikiyatri uzmanının öncülüğünde, hastanın durumuna göre multidisipliner yaklaşım ile (dahiliye, kadın-doğum gibi diğer tıbbi dallar ile işbirliğine geçilerek) yapılmalıdır.
Tek bir tedavi yaklaşımından çok birçok yaklaşımın bir araya gelişi ile hastaya yardımcı olmak uygun olur.
Türk Psikiyatri Derneği (TPD) tedavi algoritmaları güveniliri bir tedavi sistematiği sunmaktadır.
Psikoterapi vazgeçilmezdir, aile ile işbirliği ve ailenin tedaviye doğru katılımı önemlidir.
Tedavideki ilk hedef genellikle tedavi talebi az olan hastanın tedavi iş birliği yapmasını sağlamaktır.
Psikoterapide bilişsel davranışçı terapi ve psikodinamik yaklaşımlardan yararlanılır. Aile Terapileri tedavide önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle ağır vakalarda hastane yatışı zorunludur.
Modern psikiyatrinin en zorlu, en yüksek mortalite oranlarına sahip ve en çok yanlış anlaşılan rahatsızlık gruplarından biri olan Yeme Bozuklukları üzerine, Prof. Dr. Ali Keyvan kimliğiyle kapsamlı bilimsel makaleyi aşağıda bulabilirsiniz.
Yeme Bozuklukları: Zihin, Beden ve Kültür Arakesitinde Bir Değerlendirme
Yazar: Prof. Dr. Ali Keyvan, Psikiyatrist
Öz
Yeme Bozuklukları, bireyin yeme davranışlarında, beden algısında ve kilosuyla ilgili düşüncelerinde ciddi ve kalıcı bozulmalarla karakterize, hayatı tehdit edebilen ağır psikiyatrik hastalıklardır. Bu makale, Anoreksiya Nervoza (AN), Bulimiya Nervoza (BN) ve Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (TYB) başta olmak üzere bu bozuklukların klinik fenomenolojisini, çok faktörlü etiyolojisini ve kanıta dayalı modern tedavi stratejilerini bütüncül bir bakış açısıyla incelemektedir. Yeme bozukluklarının, basit bir “diyetin kontrolden çıkması” durumu olmadığı, aksine derin psikolojik acıların, kontrol ihtiyacının, düşük benlik saygısının ve kimlik arayışının beden ve yiyecekler üzerinden dışa vurulduğu karmaşık bir sendrom olduğu vurgulanacaktır. Etiyoloji bölümünde, genetik ve mizaçsal yatkınlıklar gibi biyolojik faktörlerin yanı sıra, Hilda Bruch’un “özerklik mücadelesi” kavramsallaştırması ve Salvador Minuchin’in “psikosomatik aile” dinamikleri gibi psikodinamik ve sistemik kuramlar ele alınacaktır. Ayrıca, bilişsel-davranışçı modelin hatalı şemalar ve kısır döngüler üzerine açıklamaları ile sosyokültürel “zayıflık ideali”nin rolü tartışılacaktır. Tedavi yaklaşımında, bu bozuklukların tek bir klinisyen tarafından tedavi edilemeyeceğinin altı çizilerek, psikiyatrist, psikoterapist, diyetisyen ve dahiliye uzmanından oluşan multidisipliner bir ekibin önemi belirtilecektir. Aile Temelli Terapi (FBT) ve Yeme Bozuklukları için Geliştirilmiş Bilişsel-Davranışçı Terapi (CBT-E) gibi kanıta dayalı psikoterapiler ile psikofarmakolojinin hedefe yönelik rolü detaylandırılacaktır. Sonuç olarak, yeme bozukluklarında iyileşmenin mümkün olduğu, ancak bunun genellikle uzun soluklu, sabır gerektiren ve bireyin sadece yeme davranışını değil, kendisiyle ve dünyayla kurduğu ilişkiyi yeniden yapılandırmasını hedefleyen bir süreç olduğu vurgulanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yeme Bozuklukları, Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza, Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu, Beden Algısı, Aile Temelli Terapi (FBT), Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT), Multidisipliner Yaklaşım.
1. Giriş: Yemeğin Ötesindeki Anlam
Klinik pratiğimizde bir yeme bozukluğu hastasıyla karşılaştığımızda, karşımızda sadece kilo vermeye veya almaya çalışan bir birey yoktur. Karşımızda, kelimelerle ifade edemediği acısını, kaosunu, öfkesini veya boşluk hissini, insan varoluşunun en temel eylemlerinden biri olan “yemek” üzerinden kontrol etmeye çalışan bir ruh vardır. Yeme bozuklukları, bir diyet veya yaşam tarzı seçimi değildir; tüm psikiyatrik hastalıklar içinde en yüksek ölüm oranına (özellikle Anoreksiya Nervoza) sahip olan ciddi ve karmaşık rahatsızlıklardır. Beden, bir savaş alanına; kalori tabloları, bir amentüye; tartı ise benlik değerini belirleyen bir hakime dönüşür. Bu savaş, sadece hastayı değil, aynı zamanda çaresizlik içinde onu izleyen aileyi ve sosyal çevreyi de tüketir. Bu makalenin amacı, bu zorlu hastalığın ardındaki çok katmanlı dinamikleri aydınlatmak ve modern psikiyatrinin sunduğu umut dolu tedavi yollarını açıklamaktır.
2. Klinik Tabloların Sınıflandırılması
DSM-5-TR’de tanımlanan üç ana yeme bozukluğu şunlardır:
-
Anoreksiya Nervoza (AN): Temel özelliği, yaş ve boya göre olması gereken asgari normal kilonun altında kalacak şekilde, kasıtlı olarak enerji alımını kısıtlamaktır. Bu düşük kiloya rağmen, hasta kilo almaktan veya şişmanlamaktan yoğun bir korku duyar ve kendi bedenini ve kilosunu çarpık bir şekilde algılar (örn: bir deri bir kemik kalmışken kendini hala “şişman” hissetmek). Benlik değeri, tamamen vücut şekli ve kilosuna endekslenmiştir. İki alt tipi vardır: Kısıtlayıcı Tip (sadece diyet, oruç veya aşırı egzersizle kilo verilir) ve Tıkanırcasına Yeme/Çıkarma Tipi (kısıtlamanın yanı sıra, zaman zaman tıkanırcasına yeme ve ardından kusma/laksatif kullanma gibi çıkarma davranışları da görülür).
-
Bulimiya Nervoza (BN): Tekrarlayan tıkanırcasına yeme atakları ile karakterizedir. Bu ataklar sırasında, birey kısa bir sürede normalde yiyeceğinden çok daha fazla miktarda yiyeceği, kontrolünü kaybetmiş bir şekilde tüketir. Bu atakları, kilo almayı önlemek amacıyla yapılan tekrarlayıcı ve uygunsuz telafi edici davranışlar (kendini kusturma, laksatif/diüretik kötüye kullanımı, aşırı egzersiz, oruç tutma) takip eder. Bu döngü, yoğun bir utanç, suçluluk ve kendinden nefret etme duygularıyla birlikte seyreder. Anoreksiyadan en temel farkı, Bulimiya hastalarının genellikle normal veya normalin biraz üzerinde bir kiloda olmalarıdır.
-
Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (TYB): Bulimiya Nervoza gibi, tekrarlayan tıkanırcasına yeme atakları ile karakterizedir. Ancak Bulimiya’dan farklı olarak, bu atakları telafi edici davranışlar (kusma, laksatif vb.) izlemez. Ataklar genellikle yalnızken, hızlı bir şekilde ve fiziksel olarak rahatsızlık duyana kadar yeme şeklinde olur ve sonrasında belirgin bir sıkıntı, suçluluk veya tiksinme hissi yaşanır. TYB, genellikle obezite ile ilişkilidir.
3. Etiyoloji: Karmaşık ve Çok Faktörlü Bir Yapı
Yeme bozukluklarının tek bir nedeni yoktur. Biyopsikososyal model, bu hastalığın gelişimini anlamak için en geçerli çerçeveyi sunar.
-
A. Biyogenetik Zemin: Yeme bozuklukları ailelerde yoğun bir şekilde görülür, bu da güçlü bir genetik yatkınlığa işaret eder. Mükemmeliyetçilik, dürtüsellik, kaygıya yatkınlık ve obsesiflik gibi mizaç özellikleri kalıtsaldır ve yeme bozuklukları için bir risk faktörü oluşturur. Beyindeki serotonin ve dopamin gibi iştah, dürtü ve ödül mekanizmalarını düzenleyen nörotransmitter sistemlerindeki anormallikler de rol oynamaktadır.
-
B. Psikodinamik ve Aile Sistemleri: Kontrol ve Kimlik Arayışı:
-
Hilda Bruch, Anoreksiya Nervoza’yı bireyin “etkin ve özerk bir benlik” oluşturma mücadelesi olarak kavramsallaştırmıştır. Bruch’a göre, özellikle aşırı müdahaleci, talepkar ve çocuğun kendi duygusal ve bedensel sinyallerini tanımasına izin vermeyen bir ebeveynle (genellikle anne) büyüyen çocuk, kendi hayatı üzerinde hiçbir kontrolü olmadığını hisseder. Yemeyi reddetmek, bu çocuğun hayatında söylediği ilk güçlü “Hayır!” olur. Bedenini kontrol etmek, tüm hayatını kontrol etmenin bir metaforuna dönüşür.
-
Salvador Minuchin, “psikosomatik aile” modelini tanımlamıştır. Bu aileler, aşırı iç içe geçmiş (enmeshment), aşırı korumacı, katı ve çatışmadan kaçınan bir yapı sergilerler. Bu sistemde, çocuğun yeme bozukluğu semptomu, ebeveynler arasındaki altta yatan evlilik çatışmasından dikkati başka yöne çeken bir “paratoner” işlevi görür. Aile, “hasta çocuk” etrafında birleşerek asıl sorunla yüzleşmekten kaçınır.
-
-
C. Bilişsel-Davranışçı Model: Bu model, yeme bozukluklarını sürdüren bilişsel çarpıtmalara ve davranışsal döngülere odaklanır. Benlik değerinin neredeyse tamamen kilo ve beden şekli üzerine kurulduğu bir “temel inanç” mevcuttur. “Eğer zayıf değilsem, değersizim” gibi katı düşünceler, kilo kontrolü için aşırı katı diyet kurallarına yol açar. Bu katı kuralların kaçınılmaz olarak yıkılması ise, tıkanırcasına yeme atağını tetikler ve bu da suçluluk ve telafi davranışlarına yol açarak Bulimiya’daki kısır döngüyü sürdürür.
-
D. Sosyokültürel Baskı: “İdeal Beden” Miti: Özellikle Batı toplumlarında medya ve sosyal medya tarafından dayatılan, gerçekçi olmayan “zayıflık ideali”, genç bireylerde beden memnuniyetsizliğine ve diyet yapma davranışlarına yol açarak yeme bozuklukları için bir zemin hazırlar.

Yeme Bozuklukları İstanbul
4. Tedavi: Multidisipliner ve Kişiye Özel Yaklaşım
Yeme bozukluklarının tedavisi, tek bir profesyonelin üstesinden gelemeyeceği kadar karmaşıktır ve mutlaka multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmelidir.
-
A. Tedavinin Temel Direği: Multidisipliner Ekip: İdeal bir ekipte; tıbbi durumu yöneten bir dahiliye uzmanı veya çocuk doktoru, beslenme düzenini yeniden yapılandıran bir diyetisyen, psikoterapiyi yürüten bir psikolog veya psikoterapist ve tüm süreci koordine eden, komorbid durumları (depresyon, anksiyete) ve gerekli ilaçları yöneten bir psikiyatrist bulunur.
-
B. Tıbbi Stabilizasyon ve Beslenme Rehabilitasyonu: Özellikle Anoreksiya Nervoza’da, hayati tehlike arz eden düşük kilodaki bir hasta için ilk ve en önemli adım tıbbi stabilizasyon ve kilo restorasyonudur. Psikoterapinin etkili olabilmesi için beynin yeterli beslenmeyi alması bir ön koşuldur. Bu süreç bazen hastaneye yatışı gerektirebilir.
-
C. Kanıta Dayalı Psikoterapiler:
-
Aile Temelli Terapi (FBT / Maudsley Yöntemi): Özellikle ergenlerdeki Anoreksiya Nervoza tedavisinde “altın standart” olarak kabul edilir. Bu modelde, terapist, ebeveynleri “çocuğun hastalığına karşı” birer müttefik olarak güçlendirir. Tedavinin ilk aşamasında, yeme kontrolü geçici olarak ebeveynlere verilir ve çocuğun yeniden beslenmesi sağlanır. Kilo restore edildikçe, kontrol kademeli olarak tekrar ergene devredilir.
-
Yeme Bozuklukları için Geliştirilmiş BDT (CBT-E): Özellikle Bulimiya Nervoza ve Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu olan yetişkinlerde ve ergenlerde en etkili yöntemdir. Tedavi, yeme, kilo ve beden şekliyle ilgili disfonksiyonel davranış ve düşünceleri değiştirmeye odaklanır.
-
-
D. Psikofarmakolojinin Rolü:
-
Anoreksiya Nervoza: Kilo alımını sağlayan veya temel semptomları düzelten kanıtlanmış bir ilaç yoktur. İlaçlar genellikle eşlik eden depresyon ve anksiyete için kullanılır.
-
Bulimiya Nervoza: Yüksek doz SSRI (özellikle Fluoksetin), tıkanırcasına yeme ve çıkarma döngülerinin sıklığını azaltmada kanıta dayalı etkinliğe sahiptir.
-
Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu: SSRI’lar ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ilacı olan Lisdeksamfetamin, atak sıklığını azaltmada faydalı bulunmuştur.
-
5. Sonuç
Yeme bozuklukları, bireyin ruhunun beden üzerinden attığı bir çığlıktır. Bu çığlığın ardında kontrol, kimlik, özerklik ve kabul görme gibi derin insani ihtiyaçlar yatar. İyileşme, sadece kilo veya yeme alışkanlıklarının normalleşmesi değil, bireyin bu derin ihtiyaçlarını daha sağlıklı yollarla karşılamayı öğrenmesi, kendisiyle ve bedeniyle barışması sürecidir. Bu yolculuk zorlu ve uzun soluklu olsa da, doğru multidisipliner destek ve kanıta dayalı tedavilerle tam bir iyileşme kesinlikle mümkündür.
6. Kaynakça
-
American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th Ed., Text Revision (DSM-5-TR).
-
Bruch, H. (1978). The Golden Cage: The Enigma of Anorexia Nervosa. Harvard University Press.
-
Fairburn, C. G. (2008). Cognitive Behavior Therapy and Eating Disorders. Guilford Press.
-
Le Grange, D., & Lock, J. (2010). Treatment Manual for Anorexia Nervosa: A Family-Based Approach. Guilford Press.
-
Minuchin, S., Rosman, B. L., & Baker, L. (1978). Psychosomatic Families: Anorexia Nervosa in Context. Harvard University Press.
-
Stahl, S. M. (2021). Stahl’s Essential Psychopharmacology: Neuroscientific Basis and Practical Applications. Cambridge University Press.







